28 Nisan 2009 Salı

Siyah Yalancı







SİYAH YALANCI
          Ve yeni bir sevda mühürleniyor
        Mayıs ın en ılık karanlığına ...

Ege'de bir düğün günü
Ege'de manalı bir telaş
Efeler hazırlıkta
Çökertmeyle çıkacaklar az sonra meydana
Kız anacağı ağlamaklı
Tılsımlı bir ışıltı gözlerinde
Gözleri bembeyaz gelinciğinde
İçleri parçalıyor ananın konuşan gözyaşları
Gelincik işte düğün günün,
Çeyiz sandığının göç günü bugün.
Baba, vaktiyle okuduğu delikanlı kitaplarının etkisinde hala
Satırlar geçit verse ağlayacak
Hey atmışlı delikanlı, utanma
Kan çanağı gözlerinle bağla kızının beline kırmızı kuşağı.

Ege'de bir telaş
Anlamlı bir koşuşturma
Meydanda davul zurna sesleri
Aynı şehirde göçüyor bir kadının dağ gibi bedeni
Belli ki çoktan el sallanmış eski zamanlara
Koskocaman bir hiç oluvermiş Seraplar

İşte Ege'yi sarsan efeler
Bakışlar sert,arslan gibi mert yürekler

Herkes allanmış pullanmış özene bezene
Keyifler hoş sohbetler yerinde
Çerezler,mezeler,devrilen şişeler
Halaylar halay halkalarında gelinlik çağındaki kızlar.

Yıldızlar öfkeli
Ben arka masalarda alışılmış giysilerimle tahta bir iskemlede
Şaşkın üzgün korkak..
Arkamda uçan balonlarla haşır neşir bir grup çocuk
Yaşlı ağacın sarkmış dalları arasında
Soğuk yüzümü saklamaya çalışıyorum sanki.

Öfkeli yıldızlar ışığında
Sazlar sustu nihayet
Diller kilitlendi biranda
Gönüllerden kopan alkışlar Siyah ve Beyaz'ın
Beyaz Siyah'ın kolunda güvende
Hadi tokmağını erkekçe vur davuluna
Mayıs kokan Ege inlesin.

Nasılsa çoktan el sallanmış eski zamanlara
Koskocaman bir hiç oluvermiş Seraplar.

Düşmanım da olsa tanıdık bir sima arıyor gözlerim köşe bucak
Şu kahreden tarihe bir şahit daha
Her beden her ruh her soluk kilometrelerce yabancı
Bir iklim tanıdık
Bir de şu mağrur şu siyah yalancı !
SERAP ERSOY



Dikensiz Gülün Ölümü


DİKENSİZ GÜLÜN ÖLÜMÜ
Gitmeli şimdi
Şuracıkta bırakmalı sevdayı
Ağlamalı içli içli
Şekeri elinden alınmış bir çocuk olmalı bugün biraz.
Bir parantez açmalı ama önce
Dikensiz gülün ölümünü mırıldanmalı
Hikayesini anlatmalı yatalak çiçeklere.
Yaşanmış her rengin güzelliğiyle
Tekrar tekrar geçmeli çirkinliklerin üstünden
Ve bakmalı tekrar tekrar aynı pencereden
Çok uzaklarda kalmış ilkbaharıma
Kokusu aynıdır belki hala
Belki çoktan dost olmuştur ürküten kışlarla
Belki o da dikensiz gül gibi uzanmıştır boylu boyunca
Çekmiştir toprağı şu günlerde üstüne örtü niyetine ..
Neyse..

Üç noktalı yaşamlaraydı sevdam
Hep yarım yamalak tattıklarıma
Bugünle bitenlere değil
Arkası hep yarınlara
Şöyle uzun uzun anlatsam da
Bahar akşamlarının ılık esintisi sokuluverse ruhuma.

Ama..
Simsiyahlarım da var benim
Hiç bir mevsimle rengini değiştiremediğim örneğin
Çivilenmiş acılarım
İlaca düşman ağrılarım..
Bir çırpıda geçmeli o günleri
Geçmeli ihanete dost sevgiliyi
Yıldırım hızıyla hatta
Çiçeklerim hasta,çiçeklerim yatalak
Derdimden kahrolurlar sonra..

Uzaklara çok uzaklara düşler fırlatmalı şimdi
İçimdekini sevdaların gömüldüğü derinlere..
Çıldırmışcasına gülmeli sonra
Belki bir çeyrek zaman kalmıştır gülüşlerimin de sırılsıklam olmasına
Öyle ya belki de bir çeyrek zaman
O zaman güneşten karmalı ruhun hamurunu
Böyle kırmalı bu defa uzun boylu acıların onurunu..

Hazır zevki sefadayken ihanete dost
Sövmeli suratına
Ruhuna sövmeli
Bir tokat atmalı
Umursamazlığına bir tekme
Ve çıkmalı nihayet
Pembelerle sevmediğim dünyaya.
Serap Ersoy